İLİMİ TALEB ETMEK |
Burada ilimden kasıt,
dini ilim ise birkaç kısma ayrılır. Bunlardan biri temel olan ilimdir ki o da
marifetullahtır. Bu konu hakkında da gerekli açıklamalar yapılmıştı. Bir diğeri
Yüce Allah'tan gönderilen şeyleri bilmektir. Bunun içine nübüvvet ilmi ve hak
peygamberi yalancı peygamberden ayıracak şeyleri ile Allah'ın buyrukları ve
hükümlerini bilmek de girmektedir. Yine ahkam ile ilgili şeylerin ilmi de girer
ki bunlar da Kitab, sünnet, bunların nasları ve manaları, nasların mertebeleri,
nasih ile mensuh, nasların manalarını idrak konusunda gayret, kıyasın çeşitleri
ve şartları, sahabe, tabiun ve onlardan sonra gelen selefin sözleri, ittifak
ile ihtilaf edilen konuları ayırt edebilme yetisidir. Bunun içine Kitab ve
sünnetten gerekli hükümleri çıkarabilmek için gerekli şeyler öğrenmek de girer.
Arapların dilini, adetlerini ve söylemlerini bilmek bu babtandır. Her bir nas ile
rivayetin hakkını verip yerine koymak için bunların mertebelerini bilmek de
bunun içindedir. - Halimi, el-Minhac (2/186).
Halimi böylesi
açıklamaları yaptıktan sonra beyan ilmine değinip şöyle der: "ilim taleb
eden kişi, şayet Arap dilini iyi bilmiyorsa ilk önce bu dili öğrenip eğitimini
almalı, sonra da Kur'an ilmini öğrenmelidir. Kişi asar ve hadisler olmadan
Kur'an ilmine, sahabenin rivayetleri olmadan da asar ve hadislere, tabi Onun
aktarımları olmadan da sahabenin rivayetlerine vakıf olamaz. Dini ilimler de
bize bu şekilde aktarılıp yetişmiştir. Bu ilme sahip olmak isteyen kişi de bu
sırayı takip etmeli ki ilme kapısından girmiş ve yerinden öğrenmiş olur. Yüce
Allah kişiyi müçtehitlerden biri yaptığı zaman ittifak ile ihtilaf edilen
konuları inceleyip daha doğru bulduğu görüşü tercih etmeli, yeni ortaya çıkan
herhangi bir konuda daha önce verilen bir hükme kıyas yaparak hüküm
vermelidir."
1540- Şafii der ki:
İlimler iki çeşittir. Biri, aklı başında olan ve buluğa ermiş her bir kişinin
bilebileceği genel bir ilimdir. Bunlar beş vakit namaz, Yüce Allah'ın Ramazan
orucunu farz kılması, imkanı olanların haccetmesi, malların zekatının
verilmesi, zinanın, öldürmenin, hırsızlığın ve içkinin haram olması yönündeki
bilgilerdir. Her müslümanın yapması, bilmesi ve vermesi gereken bedeni ve mali
ibadetler ile uzak durulması emredilen bu ve benzeri şeyler, Allah'ın
Kitab'ında açık bir şekilde nasIada sabittir. Tüm müslümanların elinde
bulunmaktadır. Nesilden nesile aktarılmıştır. Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) nakledilmiştir ve doğruluğu ile yapılması gerekliliği konusunda
ihtilaf yoktur. Genel olan bu ilim türü aktarımı konusunda yanlışlığı
barındırmaz. Farklı yorumlara kapalıdır ve üzerinde tartışma caiz değildir.
Diğer bir ilim çeşidi
ise farzların alt dallarına ve ahkama yönelik olan, Kitab'da ve sünnette
hakkında nas veya hadis bulunmayan konulardaki ilimdir. Böylesi konulardan biri
hakkında sünnetten bir haber varsa da bu genelin değil de özelin alanına giren
haberlerdir. Bu tür konular farklı yorumlara ve kıyasa açıktır.
İlimden böylesi bir
dereceye insanların geneli değil de bazıları ulaşabilir ve onların
sorumluluğundadır. İnsanların genelinin böylesi bir mertebeye gelmesi zor
olduğu için bu konuların bazıları tarafından öğrenilmesi inşaAllah bu konuda
öğrenemeyenlerin üzerindeki sorumluluğunu kaldırır. Ancak bunun mükafatı da
öğrenmeyenIerin değil sadece öğrenenlerin olacaktır."
Şafii, er-Risale (s.
357-360).
Şafii buna:
"Müminlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her
kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve
döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki
sakınırlar"[Tevbe 122] ayetini delil olarak getirir. Yine buna Allah
yolunda cihadı, cenaze namazını, ölünün defnedilmesini ve selama karşılık
verilmesini örnek olarak verir.
Şafii, er-Risale (s.
363-369).
Medhal eserinde de
zikrettiğimiz gibi ibn Abbas bu ayeti açıklarken şöyle demiştir: "Ayet,
askeri müfrezeler konusundadır. Müfrezeye bir grup katılırken bir grup da
geride kalıp dini ilimieri öğrenir. Geride kalanlar savaşa çıkanların gıyabında
Yüce Allah'ın Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) indirdiği ayetleri
döndükten sonra sakınmaları için onlara öğretirler." - Beyhaki, Medhal 244
(334) ve İbn Cerir, Tefsir (11/67).
1541 - Abdullah b.
Amr'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Yüce Allah insanların arasından ilmi çekerek almaz. Ama
alimleri aralarından alarak ilmi de onlardan almış olur. Bu şekilde de alim
kalmayınca -Saffar rivayet ederken "Allah, alim bırakmayınca" lafzını
kullanır- insanlar cahil kişilerden önderler edinirler. Onlara da soru
sorulduğu zaman ilimieri olmadan fetva verirler. Bu şekilde hem sapar, hem de
saptırırlar. "
Başka bir kanalla bu
hadisin aynısı nakledilmiştir.
İsnadı sahihtir.
Müslim, Sahih'te Ebu
Kureyb kanalıyla Ebu Usame'den -Müslim, ilim (3/2058)- ve Buhari ile Müslim,
başka bir kanalla Hişam'dan rivayet ettiler.
ilmin kaldırılması
konusunda yapılan böylesi bir uyarı da onu öğrenmenin gerekliliğine ve teşvik
edildiğine delalet eder.
1542- Hilal b. Habbab
der ki: Said b. el-Müseyyeb'e: "İnsanların helak olacağını nereden
anlayabiliriz?" diye sorduğumda: "Alimlerinin ölümüyle" dedi.
Tahric: Fadl b. Muhammed
eş-Şa'ravi dışında ravileri güvenilirdir. Fadl hakkında ise tenkitler vardır.
İbn Ebi Şeybe, Musannef (10/40), İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (1/153) ve
Ebu Nuaym, Hilye (4/276).
1543- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"ilim Çin 'de de olsa gidip öğrenin. Zira ilim öğrenme gayreti her
müslümana tarzdır ...
Metni meşhur, ancak
isnadı zayıf bir hadistir. Farklı kanallarla da rivayet edilmiştir, ancak hepsi
de iayıftır.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Adiy, el-Kamil (4/143S), İbn Hibban, el-Mecruhın (2/S), Hatib, Tarıh
(9/364) ve İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (l/7-S).
1544- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"ilim öğrenme gayreti her müslümana tarzdır. Allah sıkıntıda olana yardım
edeni de sever ...
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (I/S), İbn Adiy, el-Kamil (3/1043, 1044),
Hatib, Tarih (4/156-157), Ebu Nuaym, Hilye (S/323) ile Ahbaru Isbehan (2/57) ve
İbnu'l-Cevzi, İlelu'l-Mütenahiye (1/60) .
1545- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ilim öğrenme
gayreti her müslümana tarzdır" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Adiy, el-Kamil (2/779), İbn Ab di/b er, Camiu Beyani'l-İlm (1/7) ve
İbnu'l-Cevzi, eI-İlelu'I-Mütenahiye (1/ 59).
1546- İbrahim(-i Nehai)
der ki: Enes b. Malik'ten sadece bir hadis işittim. Enes'in: "Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''ilim öğrenme gayreti her müslümana tarzdır''
buyurdu" dediğini işittim.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ab di/b er, Camiu Beyani'I-İlm (ı/8). Bak: Zehebi, Mizan (1/36) ve
İbnu'l-Cevzi, eI-İlelu'l-Mütenahiye (1/57, 58).
1547- Ebu Said'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ilim öğrenme
gayreti her müslümana tarzdır" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbnu'l-Cevzi, eI-İlelu'I-Mütenahiye (1/54-66).
1548- Abdullah b.
Mes'lid'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Kur'an'ı öğrenin ve diğer insanlara da öğretin. ilim öğrenin
ve diğer insanlara da öğretin. Miras hukukunu (feraiz) öğrenin ve diğer
insanlara da öğretin. Zamanı gelince ben de öleceğim. ilim de aranızdan
çekilecek. Öyle ki iki kişi bir miras konusunda ihtilafa düşünce onlara bu
konuyu açıklayacak bir kişi dahi bulamayacaklardır."
Tahric: İsnadında
cehalet vardır. Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (6/208) ve Ebu. Ya'la, Müsned 8/441
(5028).
Süleyman, Süleyman b.
Cabir'dir. Bu hadis Avf - Süleyman - İbn Mes'lid kanalıyla da rivayet
edilmiştir.- Darimi (1/72, 73), Hakim, Müstedrek (4/333), Nesai,
es-Sünenü'l-Kübra (7/31) ve Tayalisi, Müsned (s. 53).
Yine Avf - ona bildiren
bir adam - Süleyman kanalıyla da rivayet edilmiştir.- Tirmizi 4/413 (2091).
1549- Hz. Ömer:
"İnsanları yönlendirmeye kalkışmadan önce dini bilgileri öğrenin"
dedi.- İsnadı zayıftır, ancakrivayet sahihtir. Buhari, ilm (1/26).
1550- Süfyan es-Sevri
der ki: "İnsanların başına geçmede acelen eden kişinin ilmi birçok şeye
zarar verir. Ancak insanların başına geçmede acele etmeyen kişi ilmi öğrendikçe
öğrenmeye devam eder."
Tahric: İsnadı güçlü
değildir. Bak: Sehavi, Makasid (s. 159).
1551- Ebu Bekr b. Ebi
Davud der ki: Babamın: "Hadisi kendisi için değil de insanlar için yazan
kişi bu işi layıkıyla yapmış olur" dediğini işittim.
Ravileri güvenilirdir.
1552- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ilim öğrenme
gayreti her müslümana vaciptir" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Adiy, el-Kamil (3/1141).
1553- Eyyub b. Musa
el-Kureşi'nin, babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir baba çocuğuna iyibir ahlaktan daha
güzel bir bağışta bulunamaz" buyurmuştur.
Mekki'nin de lafzıdır,
ancak rivayetinde (Amir için) "Hazzaz" ifadesini kullanmamıştır.
Alevi de rivayet ederken "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu" demiş ve "Kureşi" ifadesini zikretmemiştir. el-Kureşi de
Eyyub b. Musa b. Amr b. Said b. el-As'tır.
Tahric: İsnadında
tanımadığım raviler vardır. Zayıf mürsel bir hadistir. Tirmizi 4/338 (1952).
1554- Hz. Ömer der ki:
"Kur'an'ı öğrendiğiniz gibi sünneti, miras hukukunu ve Arap dili ile
gramerini öğrenin."
Tahric: İsnadında
tanımadığım bir ravi vardır. İbn Ebi Şeybe, Musannef (11/236), Beyhaki,
esSünenü'l-Kübra (6/209) ile Medhal 266, 267 (376) ve İbn Abdilber, Camiu
Beyani'l-İlm (2/34).
1555- Abdulvaris b. Said
el-Anberi der ki: Elli yıl önce Ebu Müslim bana Ömer b. el-Hattab'ın:
"Arap dilini öğrenin! Zira onu iyi bilmek kişinin heybetini arttırır"
dediğini bana söyledi.
Tahric: İsnadında
tanımadığım bir ravi vardır. Hatib, el-Cami' 2/25 (1067) ve Beyhaki,
es-Sünenü'l-Kübra (2/18).
1556- Hz. Ömer:
"Arap dilini öğrenin! Zira onu öğrenmek kişinin aklını güçlendirip
heybetini arttırır" dedi.
Tahric: İsnadında
tanımadığım raviler vardır.
1557- Ata b. Ebi Rebah
der ki: Bana bildirilene göre Ömer b. el-Hattab tavaf sırasında bir adamın
Farsça konuştuğunu işitince kolundan tuttu ve: "Arapça konuşmaya
çalış" dedi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Yine güçlü olmayan bir
isnadla bize bildirildiğine göre Hz. Ömer, ok atışı yapan bir toplulukla
karşılaşınca onlara: "Çok kötü bir atıcısınız!" dedi. Ona (yanlış bir
telaffuzla): "Ama biz bu işin eğitimini almış bir topluluğuz"
karşılığını verdiklerinde: "Vallahi kötü telaffuzunuz bana kötü
atışınızdan daha ağır gelmektedir" dedi. -İbn Adiy, el-Kamil (5/1791),
Ukayli, ed-Du'afa (3/395,396) ve Hatib, el-Cami' (2/24).
Yine bize bildirildiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dilini islah eden kişiden
Yüce Allah rahmetini esirgemesin" buyurmuştur.
1558- Amr b. Dinar
bildiriyor: "İbn Ömer ile İbn Abbas, telaffuzda hata yaptıkları zaman
çocuklarına vururlardı."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Hatib, el-Cami' (2/28, 29).
1559- Abdullah b. Utbe
bildiriyor: "İbn Abbas'a Kur'an'dan bir şey sorulduğunda bazen şiirle
cevap verdiği olurdu."
Mücahid'in de
bildirdiğine göre İbn Abbas şöyle demiştir: "Fatiru's-Semavat[Fatır 3]
ifadesindeki "Fatir" kelimesinin anlamını bilmiyordum. Bir ara yanıma
bir kuyu konusunda hasım olan iki bedevi geldi. İçlerinden biri: "Ene
fatartuhe" deyince bu ifadenin (Fatir) bir şeye ilk olarak başlayan
anlamında olduğunu öğrendim."
Tahric: Ebu Ubeyd,
Garibu'l-Hadis (3/373) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (8/517, 10/474). Bak:
Zemahşeri, el-Faik (3/127), İbnu'l-Esir, en-Nihaye (3/457) ve Suyuti,
Dürrü'l-Mensur (7/3 ).
1560- İbn Abbas der ki:
Biriniz Kur'an'dan bir şey okuyup ta anlamı çıkaramadığı zaman anlamı için
şiir'e baksın. Zira şiir arapların divanıdır.''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (10/241), Hatib, el-Cami' (2/198) ve Ebu Sa'd
es-Sem'ani, EdEbu'l-İmla ve'l-İstimla (s. 71).
Mahir: Bu Öz arapçayı
bilmeyenlerin Kur'an dilini daha iyi anlamaları için bir öneridir. Arapça edebi
olarak en gelişmiş dildir. Duyguları ve kasdedilen şeyi anlatmaya en uygun
dildir. Bu yüzden Arap dil yapısını iyi bilme ile doğru orantılı olarak
Kur'an'ı daha iyi anlama olanağı da artar. Divan şiirleri de edebiyatın en
gelişmiş halidir. Dil yapısı; Tefsir ilminin bir parçasıdır. 'Şerh' kelimesi de
buradan gelir. Dikkat: Tefsir'in tümü kelime tahlili yada edeb ölçüleri
değildir. Sadece bir parçasıdır. Bu konuda direkt manayı bildiren sabit
hadisler ve nüzul sebebini bildiren haberler de tefsir'in parçalarıdır.
1561- Sa'sa'a b. Sühan
der ki: Bedevinin biri Ali b. Ebi Talib'in yanına geldi ve (Hakka Süresi'nin
37. ayetini kastederek): "Ey müminlerin emiri! "la ye'kuluhu illel
hatun (Onu yürüyenlerden başkası yemez)" ifadesini nasıl okumalıyız? Zira
yürümeyen hiç kimse yoktur" deyince, Hz. Ali tebessüm etti ve: "Ey
bedevi! "la ye'kuluhu illel hatiune' (Onu günahkarlardan başkası
yemez)"[Hakka 37] şeklinde okunur" karşılığını verdi. Bedevi de:
"Doğru söyledin ey müminlerin emiri! Zira Yüce Allah kulunu hayal
kırıklığına uğratacak değildir" dedi.
Sonra Hz. Ali,
Ebu'l-Esved ed-Düeli'ye döndü ve: "Arap olmayanların çoğu İslam'a girdi.
Kur'an'ı doğru bir şekilde okumaları için işaretler koy" dedi. Bunun
üzerine Ebu'l-Esved harflerin üzerinde ötre, fetha ve kesre şeklindeki
harekelemeleri yaptı.
Tahric: İsnadında
tanımadığım bir ravi vardır. Suyuti) Dürrü'l-Mensur (8/275).
1562- Ebu Zeyd en-Nahvi
der ki: Adamın biri Hasan el-Basri'ye: "Geride babasını ve kardeşini
bırakan kiş,inin mirası konusunda ne dersin?" diye sordu, Ancak adam
soruyu "Tereke ebihi ve ehihi" şeklinde yanlış telaffuz edince,
Hasan: "Tereke ebahu ve ehahu" diyerek düzeltti. Adam: "Bu
adamın babası ve kardeşine mirastan ne düşer?" diyerek sorusunu tekradadı.
Ancak soruyu yine "Li-ebahu ve ehahu" şeklinde yanlış telaffuz
edince, Hasan adamı: "Li-ebihi ve ehihi" diyerek düzeltti. Bunun
üzerine adam Hasan'a: "Ne desem karşı çıkıyorsun!" dedi.
Tahric: İsnadında
tanımadığım bir ravi vardır. Ebu Zeyd ise Hasan'a yetişmiş biri değildir.
1563- Hureys b, es-Saib
der ki: Adamın birinin Hasan( -ı Basri)'nin yanına gelip: "Ya Ebu
Said!" diye seslenmesine şahit oldum. Adam bu şekilde yanlış seslenince
Hasan ona: "Para kazanınan "Ya Eba Said!" demene (dili
öğrenmene) zaman bırakmamış!" dedi.
Tahric: İsnadında
tanımadığım birravi vardır. Sem'ani, el-Ensab (8/86).
1564- İbn Şübrüme der
ki: "Kişi Arapça'dan daha güzel bir giysi giyemez."
Isnadı zayıftır.
1565- Riyaşi der ki:
Asma'i, "Ya Zu'l-Celali ve'l-İkrami" şeklinde (yanlış bir telaffuzla)
dua eden bir adamla karşılaşınca ona: "Adın ne?" diye sordu. Adam:
"Leys" karşılığını verince Asma'!: "Leys yanlış bir telaffuzla
Rabbine dua ediyor, bu sebeple dualarına icabet edilmiyor" şeklinde bir
beyit okudu.
1566- Şu'be der ki:
"Nahiv (gramer) bilmeyen hadisçi başına, içinde arpa bulunmayan yem
torbası takmış merkep gibidir.''
Tahric: Hatib, el-Cami'
(2/27).
1567- Abdullah b.
el-Mübarek der ki: "Kişi ilmini edeple süslemediği müddetçe herhangi bir
ilim dalında öne çıkamaz."
1568- Yahya b. Atik der
ki: Hasan(-ı Basri)'ye: "Ey Ebu Said! Kişinin konuşmasını güzelleştirip
okumasını düzeltmesi için Arapça'yı (nahvi) öğrenmesi konusunda ne
dersin?" diye sorduğumda: "İyi yapar! Zira kişi ayeti yanlış okuyunca
yanlış yorumlar ve bundan dolayı helak olur" dedi.
Ravileri güvenilirdir.
1569- İbn Ebi'z-Zinad'ın
bildirdiğine göre babası şöyle demiştir: "Doğuda zındık olanlar Arapça'yı
bilmedikleri için zındık olmuş ve kalpleri eğrilmiştir. ''
İsnadı zayıftır.
1570- Galabi, babasından
bildirir: Süfyan b. Uyeyne: "ilim öğrenmek en çok kimin görevidir?"
diye sorunca: "Ey Ebu Muhammed! Sen söyle" karşılığını verdiler.
Bunun üzerine Süfyan: "Alimin görevidir! Çünkü cehalet en çok bir alimde
çirkin durur" dedi.
Ravileri güvenilirdir.
1571- Ebu Sehl
el-Medaini der ki: Adamın biri Süfyan b. Uyeyne'ye: "Ey Ebu Muhammed! ilim
mi daha üstündür, amel mi?" diye sorunca, Süfyan şu karşılığı verdi:
"ilim daha üstündür. Görmez misin ki Yüce Allah: ''Bil ki Allah'tan başka
hiçbir ilah yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların
günahlarının bağışlanmasını dile''[Muhammed 19] buyurmuş ve ilmi amelden önce
zikretmiştir."
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın: